Türkiye’de, birçok kadın ülkenin güneşli gün sayısının fazla olması nedeniyle, yıllarca güneşe maruz kalır. Bu nedenle, boyun ve dekolte bölgesinde kırışıklıklar ve lekeler meydana gelebilmektedir. Herkes sahil kenarında güneşlenmese de, güneş koruyucu olmadan, straplez veya V yakalı gömlekler giymek bile bu bölgelerin güneşten etkilenmesine, lekeli veya kırışık bir cildin oluşmasına neden oluyor. Neyse ki boyun ve dekolte gençleştirmek için, pek çok yeni ve etkili çözümler mevcut.
Güneşe maruz kalmanın yanı sıra, vücudun günlük olarak nemlendirilmemesi ve doğal yaşlanma süreci de boyun ve dekoltedeki cildin hacim kaybetmesine neden olabilir. Zaman içerisinde, derideki kıvrımlar ve kırışıklıklar, nemlendiriciler ve yaşlanma karşıtı kremlerle tedavi edilemeyecek kadar derin görünebilir. Cildinizin kalitesi de bu doğal bozulmayı takiben, kağıt gibi ince veya kırışmış olarak kalabilir.
Güneşe maruz kalma, boyun ve dekolte bölgesinde gözle görülür yaşlanma belirtilerinin oluşmasına sebebiyet vermesi açısından önemli bir bileşen olduğunu söyledik.
Peki güneş ışınları kırışıklıkların oluşmasına tam olarak nasıl etki ediyor?
Dekolte bölgesini örten cilt, UV ışınlarına çok fazla maruz kalma eğilimindedir ve buradaki deri, vücudun diğer bölümlerine göre doğal olarak daha incedir. Derideki kollajen yıkıldıktan sonra, mevcut kırışıklıklar artma eğilimindedir ve kaçınılmaz yerçekimi etkisiyle de cilt aşağıya çekilerek kırışıklıkların daha da belirginleşmesine neden olur.
Tenis, antreman, koşu gibi sporlar yapıyorsanız, güneşten korunma konusunda daha çok dikkatli davranmanız gerekmektedir. Herhangi bir dış mekan egzersizi için, suya dayanıklı, en az 30 faktör güneş kremini tüm vücuda uygulamaya özen göstermelisiniz. 90 dakika sonra da mutlaka yenilemelisiniz. Uzun tatillerde mümkün olduğunca gölgede bulunmaya dikkat etmenizde fayda var. Bu tip önleyici tedbirleri almanıza rağmen boyun ve dekolte bölgesinde oluşmuş kırışıklık veya lekeleriniz varsa tedaviye yardımcı olacak yöntemlerden birisi de lazer tedavileridir. Renk değişikliği, pürüzlü görünüm veya kan damarları yüzünden oluşan kızarık görünüm, boyun ve dekolte bölgesindeki sarkma ve kırışıklıkların tedavisi için teknolojik gelişmeler, bu bölgede oluşan sarkma ve kırışıklıkların ameliyatsız olarak lazer, radyofrekans ve ultrason cihazlarıyla tedavisinde avantaj sağladı. Hatta bu cihazlar ameliyatla elde edilen sonuçların, çok daha iyi hale getirilmesi ve iyileşme sürecini hızlandırmak amacıyla da kullanılıyor.
Ultherapy; bilinen diğer tanımıyla, odaklanmış ultrason sistemi, cilt sıkılaştırma için cerrahi olmayan yeni bir tedavi yöntemidir. Ultrason dalgaları kolajenleri uyarır ve yeniden oluşmalarını sağlar. Dekolte ve boyun bölgesindeki kırışıklıklar ve sarkmalar bir veya daha fazla tedavi ile iyileştirilebilir. Tedavi yaklaşık 30 dakika sürer. Ayrıca istirahat gerektirmez. Ciltte sıkılaşma ve lifting etkisi kendini göstermeye başlıyor. Sonuçlar 3-6 ay içinde kademeli olarak belirginleşir. Cilt, kendi onarım sürecini oluşturuyor. Sonuç yaklaşık bir sene muhafaza edilir.
Dolgu Enjeksiyonları; Juvederm ve Restylane gibi Hyaluronik Asit dolgu maddeleri boyun ve dekolte bölgesindeki kırışıklıklarını derhal doldurabilir ve görünümlerini silebilir. Dolgunun faydaları ortalama altı ila sekiz ay kadar devam eder. Birçok hasta bunu uygun maliyetli bir yatırım olarak görmeyebiliyor. Lazer, radyofrekans ve ultrason tedavileri kısmen daha büyük yatırımlardır, ancak daha uzun ömürlü sonuçlar verir.
VShape; VShape yönteminde kullandığımız radyofrekans ise, cildin altında bulunan bağ dokusunu uyararak boyun bölgesindeki ince kırışıklıklar ve sarkmalar için sıkılaşma ve toparlanma etkisi sağlar. Ortalama 20-30 dakika süren ve 10 gün aralıklarla 5-6 seans uygulama, etkili sonuçlar için yeterli olabiliyor. Ağrısız bir işlem olmasından dolayı anestezi gerektirmiyor ve kişi işlem sonrası hemen günlük yaşamına dönebiliyor. Etkileri uygulamadan hemen sonra hissediliyor. En iyi sonuçlar, son seanstan yaklaşık altı hafta sonra kadar gözleniyor. Kalıcılığı kişinin yaşı, genetik yapısı ve cilt bakımına göre bir, bir buçuk yıl sürüyor. Altı ayda bir, bir ya da iki seanslık ara uygulamalar yapılması sonuçların daha kalıcı olmasını sağlıyor.